Devir tasarruf devri...

13.11.2017 10:56

Her yeni gün açıklanan verileri konuşuyoruz. Enflasyon rakamları olsun, faiz oranları olsun tartışıp duruyoruz. Kimi kesim açıklanan tabloları oldukça karamsar bir şekilde değerlendirirken kimi kesim ise sene içerisinde açıklanan rakamları beklenilen bir durum olduğunu dünyada yaşanan siyasi ve ekonomik istikrarsızlıkların bir sonucu ve geçici bir süreç olduğunu savundu.

Peki isterseniz açıklanan bu verilerin yanında tasarruflarımız nasıl şekillendi biraz bunu konuşalım. Yatırımlara kaynak görevi gören tasarruflar ne durumda? Tabii ki yastık altı yapılan, Ayşe teyzemin evinde tuttuğu tasarruftan bahsetmiyorum. Bankaya götürdüğümüz üzerine bir miktar gelir elde ettiğimiz sisteme koyulan ve sonucunda yatırımlara yönlendirilen tasarruftan bahsediyorum. Sürdürülebilir büyüme için şart olan tasarruftan bahsediyorum. Efendim, hepimiz Türkiye’de tasarruf bilincinin zayıf olduğunu biliyoruz.

Hatta bu bilincin iyileştirilmesi için iki yıl önce çocuklarda tasarruf bilincinin yerleştirilmesi projesiyle tasarruf konusu çocuk dergilerine, televizyonda çocuk programlarına, okul müfredatlarına kadar taşındı. Yetişkinlere ise teşvikler devam ediyor... Yeter ki tasarruf et. Yapılan bir araştırmanın sonucuna göre 2017’nin 2. çeyreğinde tasarruf sahipliği oranı önceki dönemle aynı olup, %13,8 seviyesindeyken 2016 yılına oranla düşüş sergilemiştir. Araştırmada dikkatimi çeken ikinci unsur ise, kadınların erkeklere oranla daha düşük tasarrufunun olmasıdır. Halbuki bizler anneannelerimizden de biliriz ki ne yapar ne eder ailenin elde ettiği gelirden ay sonunda az da olsa arttırır kendince tasarruf ederdi.

Devir değişti... Raporun sonucuna göre, çalışan kadınların tasarruf sahipliği oranı önceki döneme göre %21,0 ile düşüş gösterirken bekar erkeklerde %28,0 oranıyla artış görülmüştür. Tasarrufu olmayanların ise en büyük sıkıntısı yeterli gelire sahip olamamalarıymış. Tasarrufu olmayanların %75,0’i yeterli gelire sahip olmadığından tasarruf edemediğini ileri sürüyor. Borçlarından dolayı tasarruf edemeyenlerin oranı ise bir önceki döneme göre artmış durumda. Ebeveynlerde ki çocuklarımızın geleceği endişesi (eğitimi, sağlığı, güzel bir gelecek bırakma arzusu...) tasarruf oranlarındaki artışta hissedilmiş durumda olup çocuksuz ailelere göre daha yüksek tasarruf görülmüştür. Türkiye’deki tasarruf oranlarında en büyük artış TL mevduatlarda görülmektedir. Bireysel emeklilik sistemine katılan fonlar artış göstermiş durumda.

Peki tasarruf oranındaki düşüş her zaman endişe edilecek bir durum mudur? Tabii ki hayır. Türkiye’de özellikle 2000’li yıllarda tasarruf oranlarında yaşanan düşüşün yaklaşık yarısı eğitim, sağlık ve Ar-Ge, diğer yarısı ise dayanıklı tüketim harcamalarındaki artıştan kaynaklanmaktadır mesela. Dolayısıyla tabloyu hemen de kötü yorumlamamak gerek. Ama sonuç olarak belirtmeliyim ki; Türkiye’de tasarruflar milli gelire oranla düşük gerçekleşmektedir. Ülkemizin refah düzeyini arttıracak bir zenginliğe sahip olmak istiyorsak yatırımları finanse eden iç tasarruflarımızı arttırmalıyız. Böylece yapılan düşük tasarruflarında neden olduğu özel sektör borcunda da azalma yaşanabilir diye düşünüyorum... Sonuç olarak sözün özü devir tasarruf devri!