Kur Savaşları ve İsviçre Merkez Bankası

15.01.2015 14:53

Düşük büyüme ve enflasyon ile boğuşan merkez bankaları son zamanlarda kurnazca bir plan geliştirdiler. Sorunları bir başkasına transfer etmek. Düşük faiz politikaları ve parasal genişleme tek başına sorunları çözmeye yetmeyince, merkez bankaları büyümeyi sağlamak için ihracat planları ile dışarı dönmeyi seçti. İhracatı arttırmanın en kolay yolu ise tabii para birimlerini devalue etmek.

Japon Merkez bankası bu politikayı en agresif şekilde uygulayan merkez bankasıydı ve yende geçen sene 15% civarında değer kaybını tetikledi. Yendeki değişimin ticaret rakamlarına yansıması zaman almasına rağmen rakamlarda görünmeye başladı. Japonya'da ihracat 9.6% fırladı ve diğer ülkelerin tabii ki dikkatini çekti.

Avrupa Merkez Bankası bilançosunu genişletmek için geçtiğimiz aylarda bir kaç değişik metod ile girişimlerde bulundu.Theoriye göre bir merkez bankası ne kadar geniş bir bilançoya sahip olursa likidite de o derece artıyor. Fakat çok düşük faiz oranları göze alındığında büyük miktarlarda bilanço genişletmenin ana etkisi para birimlerinde ciddi düşüşler olarak gerçekleşti. Bu da merkez bankalarını onlar yapıyorsa biz de yapabilmeliyiz gibi bir yola itiyor.

Çin Merkez Bankası bir Cuma sabahı kendi önlemlerini alarak 1 yıllık kredi faizlerini indirdi. Merkez Bankasına göre bu önlemler aslında yerel piyasayı canlandırmak için yapıldı. Özellikle de düşen ev fiyatlarını ve yavaşlayan ekonomiyi canlandırmak için. Yine de altında yatan asıl nedenin Japonya'ya karşı rekabet gücünü kaybetmemek için yerel para birimine değer kaybettirme çabası olduğu açık.Çin yönetimi kuru bir bant içinde tutarak kuru kontrol altında tutuyor. Özellikle Japom Yeni'nin değer kaybına bakılacak olursa Çin'in tekrar bir girişimde bulunması olası.Bir ülke kendi para birimine devaluasyon yaparken komşularına deflasyonu transfer ediyor. Japonya bu kadar set bir devaluasyon politikası izlerken soru diğer Asya ekonomilerinin ne kadar süre buna dayanabileceği.

Bir süredir gelişmekte olan ekonomiler ihracat stoğunun önemli bölümünü aldı. Yabancı sermaye ülkelerine girdikçe para birimleri değer kazandı veya diğerlerine göre değerli kaldı ve bu sayede gelişmekte olan ülkelerdekiler daha çok ithal malı alabildi. Fakat son zamanlarda bu ekonomilerin de büyüme güçleri düştü ve sadece değerli kur düşük faiz etkisnin yaratmış olduğu hissiyat azalıyor. Şimdi bir kez daha Amerika son ayakta kalan ithalatçı olacak gibi görünüyor. Amerikan ekonomisi düzelip işsizlik seviyesi düşerken Amerkan Merkez bankası ile faiz arttırımının zamanı üzerinde çalışıyor. Bu da doları güçlendirmeye başadı bile, bu kuvvetin zaman içinde ithalatı tetikleyeceği de garanti gibi. Peki Japonya'daki deflasyonu ne bitirir? Japonya'nın cari fazlası ülkenin gayri safi milli hasılasının 3% ünü bulduğunda bile sona ermedi.

İşviçre Merkez Bankası da aynı politikayı uygulayan büyük merkez bankalarından birisiydi. Hem düşük faiz politikası hem de Dolar İsviçre Frankı kuruna bir taban belirleyerek değer kazanmasını önlemeye çalıştı. Avrupa Merkez Bankası bono alım programının açıklanmasının yaklaşması ile bugün İsviçre Merkez Bankası bu politikasından vazgeçmiş görünüyor. Bugün dolar frank kurunda taban uygulamasını bitiren İsviçre Merkez Bankası serbet dalgalanmaya geçerken faiz oranlarını -0,75% e kadar çekti. Bu harekete ilk tepki piyasadaki belki en büyük Euro alıcısı olan isviçre merkez bankasının çekilmesi ile Euro'nun 1,1600 lara kadar çökmesi oldu. İlk aşamada EURCHF 1,2000 lerden 0,8520 lere kadar çökerken, Merkez Bankası'nın müdahalesi ile biraz toparlanan kur daha sonra aşağı hareketine devam etti. İlk aşamada İsviçre Borsası 10% civarında değer kaybederken, Macaristan ve Polonya para birimleri yüksek CHF borçluluğundan dolayı değer kaybetti. Görünen o ki İsviçre Merkez Bankası bu tabanı korumanın artan maliyetinden kendi de sıkıntı duymaya başlamıştı, dünkü Avrupa Adalet Divanı'nın ECB tarafından ülke tahvili alımına yolu açmasıyla İsviçre Merkez Bankası bu maliyetli yöntemden vazgeçti.

İsviçre Merkez Bankasının şok sayılabilecek hareketinden önce aslında sabah Asya'da Hindistan Merkez Bankası'nın  25 baz puanlık faiz indirimi de dikkat çekiciydi. Senelerdir enflasyon ile boğuşan merkez bankası yiyecek ve enerji fiyatlarının hızla düştüğü ve yerel talebin sınırlı olduğu ortamda çıkar yol olarak görmesi de aslında bazıları tarafından beklenen bir durumdu. Faiz indirimi sonrasında hisseler ve bonolar ile beraber Rupi de değer kazandı.

Her iki surprizin de ortak noktası Merkez Bankaları'nın gittikçe düşen enflasyon ve deflasyon ortamı, düşük büyüme ve düşük talebe verdikleri tepkiyi yansıtması. Avrupa Merkez Bankası'nın da önümüzdeki iki toplantıdan birinde ülke tahvili alımlarına başlaması bekleniyor.



Batur Asmazoğlu / http://www.investaz.com.tr/
InvestAZ Fon Yöneticisi