Herkes kendi kılavuzunu seçebilseydi

20.09.2016 12:35
Üçü bir arada ve üçü de önemli BoJ, FED ve TCMB kritik bir dönemece daha giriyoruz. Son aylarda ekonomik verilerde bozulmaya ve senelerdir ülkenin başına çöreklenen deflasyona rağmen piyasalar Japon Merkez Bankası’nın ne yapacağını kestirmekte zorlanıyor. Banka yüzde eksi 0,10 olan politika faizi aşağı çekebilir, tahvil alım programında artışa gidebilir ya da her ikisini birden yapabilir? Ya da geçmiş aylarda olduğu gibi temkinli yaklaşmayı tercih ederek bekle gör politikasını koruyabilir? 

Amerikan Merkez Bankası’na gelince, Aralık 2015’te üyelerin dört faiz artırım tahmini ile başlayan süreç sonrasında yapılan güncellemeler ile çoğunluk iki faiz artırımı noktasına geldi. Yılın geri kalanı için iki faiz artırımı nerede ise olanaksız olduğuna göre üyeler tahminlerini yine aşağı yönlü güncelleyebilir. Fakat Aralık ayına “yeşil ışık” yakan bir açıklama bizim için sürpriz olmaz. 

İstihdam piyasası güçlü, konut piyasası canlı işler geçmiş aylara kıyasla iyiye gidiyor söylemleri var. Ancak işletmeler yeni yatırımlar konusunda temkinli ve bireysel tüketim istenilen ölçüde artmıyor. Sebebi çok açık bireyler ve işletmeler harcama, yatırım kabiliyetleri olmasına rağmen ileriye göremedikleri için kenarda beklemeyi tercih ediyorlar. Bu noktada FED’in piyasalara rehberliğinin işe yaramadığını söyleyebiliriz. Dünyanın gözü kulağı Amerikan Merkez Bankası’nda iken sözüm ona yapılan “algı yönetimi” işe yaramıyor ki tüketim ve yatırımlar istenilen ölçüde artmıyor. Kısaca FED politikası belirsizliğini koruyor ah bu küreselleşme herkesin elini ayağını bağlıyor. 

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) toplantısına gelince, bankanın Mart ayında başlayan sadeleştirme politikasına gecelik borç verme faiz oranında 25 baz puanlık indirim ile devam edebilir. Haziran ve Temmuz aylarında yükselişin ardından bankanın öngördüğü gibi Ağustos ayında enflasyonda düşüş gözlendi. 

Sonbahar aylarında enflasyonda riskler yukarı yönlü ancak baskı geçmiş yıllara kıyasla düşük olabilir. Tüm dünyada olduğu gibi bizde de hane halkının tüketim eğiliminde düşüş gözleniyor. İç talebi artırmaya yönelik adımların etkili olabilmesi için ise tüketici güveni artmalı. Gayri safi yurt içi hasıla rakamı yıllık yüzde 3,1’e gerilerken, Temmuz ayında sanayi üretimi yüzde 7 daraldı. 

Türkiye ekonomisi Temmuz ayında yaşanan başarısız darbe girişiminin olumsuz etkisini atlatmaya çalışıyor. Peki ya diğerleri onlarda bizden farklı değil onca önleme rağmen ılımlı ekonomik büyüme söylemleri bir türlü Merkez Bankaları’nın toplantı tutanaklarından çıkamıyor. Gerçekleri görelim ve kabullenelim düşük büyüme rakamları bir süre küresel ekonominin kaderi olabilir. 

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın sadeleştirme sürecinde hedeflediği tek faiz politikası Türkiye özeli ve Dünya geneli içerisindeki ortamda ne kadar işe yarayacak kritiği yapmıyoruz. Ancak görünen köy kılavuz istemez küresel merkez bankalarının algı yönetimi faaliyeti artık piyasalara rehberlik edemiyor. TCMB doğru ya da yanlış, politikaları ile ilgili gereksiz yorum yapmadan bir sonraki adımını piyasaların tahmin etmesine müsaade ederek bildiği yolda ilerliyor.  

Arzu Toktay
XTB Menkul Değerler A.Ş.